Geri

2024 DÜNYA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GÜNÜ

Uluslararası Çalışma Örgütü, her yıl 28 Nisan'da İş Sağlığı ve Güvenliği Günü'nü anarak, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir tema üzerine odaklanır. Bu yılın teması, iklim değişikliğinin iş sağlığı ve güvenliği üzerindeki etkilerini araştırmak olacak.

DEĞİŞEN İKLİM ÖRÜNTÜLERİNİN İŞ DÜNYASINA ETKİSİ

İklim değişikliği, iş dünyasını önemli ölçüde etkileyen değişen hava desenleriyle birlikte işçilerin sağlık ve güvenliğini de etkilemektedir. Bu durum, çeşitli mesleki risklerin iklim değişikliği tarafından kötüleştirilmesiyle daha da belirgin hale gelmektedir. Bu riskler arasında şunlar bulunmaktadır:

İklim Değişikliği ve Ruh Sağlığı

İklim değişikliği, çeşitli popülasyonlardaki ruh sağlığını etkileyen önemli bir faktör olarak giderek daha fazla kabul görmektedir. Çalışmalar, iklim değişikliği ve ruh sağlığı arasındaki bağlantıyı vurgulayarak, iklim değişikliğinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini ele almak için acil eylem ihtiyacını vurgulamaktadır (Corvalán vd., 2022; Obradovich ve Minor, 2022; Crane vd., 2022). Ruh sağlığına ilişkin hususların iklim değişikliği politikalarına ve programlarına entegre edilmesinin, iklim değişikliğinin yarattığı ruh sağlığı sorunlarına etkili bir şekilde yanıt vermek için çok kritik olduğunu pek çok araştırmada gösterilmektedir (Woodland vd., 2023; Hayes ve Poland, 2018). Ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri hafifletmek için iklim değişikliği girişimlerine ruh sağlığı desteğinin dahil edilmesi önemlidir. (Martin, 2024; Atwoli ve ark., 2022). Ayrıca, ülkeler arasında ruh sağlığı ve esenlik konusunda var olan eşitsizliklerin iklim değişikliği nedeniyle daha da kötüleşmesi muhtemeldir ve bu da iklim değişikliğinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerinde ulusal ve bölgesel eşitsizliklerin araştırılması ve ele alınmasının önemini vurgulamaktadır (Reyes vd., 2021). İklim değişikliğinin ruh sağlığı üzerindeki etkileri yalnızca gelişmiş ülkelerle sınırlı değildir; yapılan çalışmalar Afrika'da ve Filipinler'deki gençler arasında da ruh sağlığına yönelik risklerin altını çizmektedir (Cuijpers, 2023; Fritze vd., 2008). İklim değişikliği, iklim kaygısına ve solastaljiye yol açarak ruh sağlığı sorunlarına neden olabilmektedir (Romeu, 2021). İklim değişikliğinin aşırı hava olayları gibi etkileri, özellikle açık alanda ve ekipmansız çalışan gruplarını etkileyerek ruh sağlığı üzerinde önemli sonuçlar yaratabilmektedir. Ruh sağlığı uzmanlarının iklim değişikliğinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini etkili bir şekilde aktarmaları ve bu sorunları ele almak için proaktif adımlar atmaları büyük önem taşımaktadır.

Isı Stresi

Isı stresi, iş yerinde artan sıcaklıklar ve nem seviyeleri ile daha da kötüleşebilen önemli bir mesleki tehlikedir. Isı stresi, vücudun dış ısıya maruz kalmaya yanıt olarak iç sıcaklığını düzenleyemediği durumlarda ortaya çıkan bir durumdur. İklim değişikliği nedeniyle artan küresel sıcaklıklarla birlikte, çalışanlar arasında ısı stresi riski giderek daha yaygın hale gelmektedir (Abokhashabah, 2021). iş yerinde ısı stresinin gelişmesine çeşitli faktörler neden olmaktadır. Yüksek sıcaklıklar, yüksek nem seviyeleri ile birleştiğinde, vücudun terleme yoluyla kendini soğutma yeteneğini engelleyebilir. Ek olarak, fiziksel efor, yetersiz dinlenme molaları ve koruyucu kıyafet giymek çalışanlar arasında ısı stresini daha da şiddetlendirebilir. İşverenlerin bu risk faktörlerini belirlemesi ve iş yerinde ısı stresini azaltmak için uygun önlemleri alması büyük önem taşımaktadır. Sıcak stresi, hafif sıcak döküntüsü ve sıcak kramplarından sıcak bitkinliği ve sıcak çarpması gibi daha ciddi durumlara kadar bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Yüksek sıcaklıklara uzun süre maruz kalmak dehidrasyon, sıcağa bağlı hastalıklar ve hatta aşırı durumlarda ölüm riskini artırabilir. İnşaat, tarım ve imalat gibi sektörlerde çalışanlar, çalışma ortamlarının doğası gereği ısı stresine karşı özellikle savunmasızdır. Isı stresini önlemek ve çalışanların sağlığını korumak için işverenler çeşitli stratejiler uygulayabilir. Bunlar arasında yeterli havalandırma ve soğutma sistemleri sağlamak, günün daha serin saatlerinde çalışma planlamak, soğuk suya ve dinlenme molalarına erişim sağlamak, çalışanları sıcağa bağlı hastalıkların belirtilerini tanımaları konusunda eğitmek ve iş yüklerini hava koşullarına göre ayarlamak yer almaktadır. Soğutucu yelekler ve nefes alabilen giysiler gibi kişisel koruyucu ekipmanlar da çalışanlar arasında ısı stresi riskini azaltmaya yardımcı olabilir.

UV Işınları

UV ışınları, özellikle açık alanlarda çalışan işçiler için cilt kanseri riskini artırabilir. Güneş ışığı ve UV radyasyonuna maruz kalmanın, cilt kanseri gelişiminde önemli bir faktör olduğu bilinmektedir (Sahan, 2019). UV radyasyonun cilt kanseri üzerindeki etkileri, günlük yaşamda maruz kalınan UV ışınlarının toksik etkilere neden olabileceğini göstermektedir (Seven et al., 2015). Bu durum, işçilerin sağlığını olumsuz etkileyebilir ve ciddi sonuçlara yol açabilir. İşçilerin güneş ışığı ve UV radyasyonundan kaynaklanan riskleri azaltmak için işverenlerin önlem alması gerekmektedir. Bu önlemler arasında, işçilere uygun koruyucu ekipman sağlanması, çalışma saatlerinin güneşin en yoğun olduğu zamanlarda sınırlanması, gölgelik alanların oluşturulması, düzenli olarak güneş koruyucu kremler kullanılması gibi tedbirler yer almaktadır. Ayrıca, işçilere UV ışınlarına maruz kalma konusunda eğitim verilmesi ve düzenli sağlık kontrollerinin yapılması da önemlidir. UV ışınlarına maruziyetin cilt kanseri riskini artırdığı gerçeği, iş sağlığı ve güvenliği alanında daha fazla farkındalık yaratılmasını ve işverenlerin çalışanlarının sağlığını korumak için gerekli adımları atmalarını teşvik etmektedir. Bu bağlamda, işçilerin güneş ışığı ve UV radyasyonundan kaynaklanan risklere karşı korunmaları için etkili politikaların ve uygulamaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Hava Kirliliği

Hava kirliliği, işçilerin solunum sistemlerini etkileyebilecek ve solunum yolu hastalıklarına neden olabilecek önemli bir sağlık sorunudur. Araştırmalar, hava kirliliğinin şehirlerin sürdürülebilirliği ve halk sağlığı için kritik bir konu olduğunu vurgulamaktadır (ÇİLEK, 2022). Özellikle sanayi kaynaklı hava kirliliği ve ulaşımdan kaynaklanan emisyonlar, atmosfere zararlı kirleticiler salarak hava kalitesini olumsuz etkileyebilir (Ozel et al., 2021). Bu durum, işçilerin maruz kaldığı hava kirliliğinin solunum yolu hastalıkları gibi sağlık sorunlarına yol açabileceğini göstermektedir. Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri, özellikle solunum yolu hastalıkları, gestasyonel diyabet, hipertansiyon, erken doğum, düşük doğum ağırlığı gibi sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilmiştir (Dönmez & KURT>, 2023). Ayrıca, hava kirliliğinin ekonomik büyüme ve sağlık harcamaları arasında da bir ilişki olduğu belirtilmektedir (Değirmenci & Yavuz, 2021). Bu nedenle, hava kirliliğinin işçilerin sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için önlemler alınması gerekmektedir. İşverenler, işçilerin hava kirliliğinden kaynaklanan risklerini en aza indirmek için çeşitli tedbirler alabilirler. Bunlar arasında iş yerinde hava kalitesini izlemek, uygun koruyucu ekipman sağlamak, çalışma saatlerini düzenlemek, işçilere hava kirliliği konusunda eğitim vermek ve sağlık kontrollerini düzenli olarak yapmak yer almaktadır. Ayrıca, hava kirliliğinin azaltılmasına yönelik çevresel politikaların desteklenmesi ve uygulanması da önemlidir. Hava kirliliğinin işçilerin sağlığı üzerindeki potansiyel etkileri göz önüne alındığında, işyerlerinde hava kalitesinin izlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması, işçilerin sağlığını korumak ve güvenli bir çalışma ortamı sağlamak için hayati öneme sahiptir.

Büyük Endüstriyel Kazalar

İklim değişikliğinin doğal afetlerin sıklığı ve yoğunluğu üzerindeki artan etkisi, büyük endüstriyel kazalardaki potansiyel artışa ilişkin endişeleri artırmıştır. Araştırmalar, iklim değişikliğinin sel, fırtına ve sıcak hava dalgaları gibi aşırı hava olaylarına yol açabileceğini ve bunların da doğrudan veya dolaylı olarak endüstriyel kazalara yol açabileceğini göstermektedir (Zou vd., 2021). Değişen iklim örüntüleri ve çevresel koşullar, sanayi tesisleri için zorluklar oluşturmakta ve doğal afetlerin tetiklediği kaza olasılığını artırmaktadır (Naderpour vd., 2019). İklim değişikliği ve endüstriyel kazalar arasındaki bağlantıyı anlamak, hazırlık ve müdahale stratejilerini geliştirmek için çok önemlidir. Endüstriyel kuruluşlardaki güvenlik atmosferi, kazaların önlenmesi ve risk yönetiminde çok önemli bir rol oynamaktadır (Zohar, 1980). Olumlu bir güvenlik atmosferi, güvenlik bilinci ve protokollere bağlılık kültürünü teşvik ederek kaza olasılığını azaltır (Khoshakhlagh vd., 2023). Etkili güvenlik girişimleri, iklim değişikliği kaynaklı doğal afetler gibi dış faktörlerin endüstriyel kazaların oluşumu üzerindeki etkisini azaltmaya yardımcı olabilir. İklim değişikliği nedeniyle artan büyük endüstriyel kaza risklerini ele almak için proaktif önleme stratejileri ve afete hazırlık planları şarttır (Putri vd., 2021). İklim değişikliği hususlarının risk değerlendirmelerine dahil edilmesi, sağlam güvenlik protokollerinin uygulanması ve acil durum müdahale kabiliyetlerinin geliştirilmesi, doğal afetlerin endüstriyel tesisler üzerindeki etkilerine karşı dayanıklılığı artırabilir (KURT& & ÇETİNYOKUŞ, 2023). Devlet kurumları, endüstriler ve topluluklar da dahil olmak üzere paydaşlar arasındaki işbirliği, etkili risk yönetimi için yaşamsal önem taşımaktadır.

Aşırı Hava Olayları

Şiddetli fırtınalar, seller, orman yangınları ve diğer doğal afetler gibi aşırı hava olayları, fiziksel altyapı ve çeşitli sektörlerdeki çalışanların güvenliği için önemli tehditler oluşturmaktadır. Araştırmalar, aşırı hava olaylarının iş yerlerinde fiziksel hasara yol açabileceğini, operasyonları aksatabileceğini ve çalışanların güvenliğini tehlikeye atabileceğini göstermiştir (Groot vd., 2019). Seller ve orman yangınları gibi doğal afetlerin ardından yaşananlar, çalışma ortamlarında tehlikeli koşullar yaratarak kaza ve yaralanma riskini artırabilir (Dickinson vd., 2022). Aşırı hava olaylarının iş yeri güvenliği üzerindeki etkisini anlamak, etkili müdahale ve kurtarma stratejileri geliştirmek için çok önemlidir. Aşırı hava olaylarının, hava kirleticilerine maruz kalma, stres bozuklukları ve travma sonrası etkiler de dahil olmak üzere çalışanların sağlığı üzerinde de önemli etkileri olabilir (Groot ve ark., 2019). Örneğin, orman yangınları havaya uçucu organik bileşikler salabilir ve orman yangını dumanına maruz kalan çalışanlar için sağlık riskleri oluşturabilir (Dickinson vd., 2022). Aşırı hava olaylarının iş sağlığı üzerindeki etkilerinin ele alınması, kapsamlı risk değerlendirmesi ve önleyici tedbirler gerektirir. Aşırı hava olayları karşısında iş yeri güvenliğini artırmak için işverenler çeşitli risk azaltma stratejileri uygulayabilir. Bunlar arasında acil müdahale planlarının geliştirilmesi, doğal afetler sırasında güvenlik protokolleri konusunda eğitim verilmesi, iş yerlerinin yapısal dayanıklılığının sağlanması ve çalışanları zararlı kirleticilere maruz kalmaktan korumak için hava kalitesinin izlenmesi yer alabilir (Koopmans vd., 2020). İlgili paydaşlarla işbirliği yapmak ve önleyici tedbirleri uygulamak, aşırı hava olaylarıyla ilişkili riskleri en aza indirmeye yardımcı olabilir.

Vektör Kaynaklı Hastalıkların Artması

Vektör kaynaklı hastalıkların artışı, iklim değişikliğinin etkisiyle böcek ve haşerelerin yaşam döngülerini etkileyerek yayılma riskini artırabilir. Araştırmalar, iklim değişikliğinin vektör kaynaklı hastalıkların yayılmasında önemli bir rol oynadığını göstermektedir Caminade et al. (2018). Böceklerin ve haşerelerin insan sağlığına olan etkileri, hastalık yayılmasında kritik bir faktör olarak öne çıkmaktadır (Bradshaw et al., 2016). Bu durum, vektör kaynaklı hastalıkların artan yayılma riskinin, iklim değişikliği ve vektör popülasyonları arasındaki kompleks etkileşimlerle ilişkili olduğunu vurgulamaktadır (Campbell-Lendrum et al., 2015). İklim değişikliğinin vektör kaynaklı hastalıklar üzerindeki etkileri, özellikle hava sıcaklığı, yağış rejimi ve habitat değişiklikleri gibi faktörlerin hastalık vektörlerinin yayılmasını etkilediğini göstermektedir (Semenza & Suk, 2017). Özellikle tropik ve subtropik bölgelerde, vektör kaynaklı hastalıkların yayılma riski iklim değişikliği ile birlikte artmaktadır (Geiger et al., 2014). Bu durum, vektör kaynaklı hastalıkların kontrolü ve önlenmesinde iklim değişikliğinin dikkate alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Vektör kaynaklı hastalıkların yayılma riskinin artması, özellikle sivrisinekler, kene ve diğer vektörler aracılığıyla bulaşan hastalıkların yayılmasında önemli bir tehdit oluşturmaktadır (Gilbert, 2009). İklim değişikliğinin vektör popülasyonları üzerindeki etkileri, hastalık kontrol stratejilerinin geliştirilmesinde ve uygulanmasında dikkate alınmalıdır (Cissé, 2019). Bu bağlamda, iklim değişikliğinin vektör kaynaklı hastalıkların yayılmasındaki rolüne odaklanan araştırmaların ve politika geliştirme çalışmalarının önemi giderek artmaktadır.

Kimyasallara Maruz Kalma

İklim değişikliği, çeşitli mesleki ortamlarda kimyasallara maruziyeti artırarak çalışanların sağlığı için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. İklim değişikliğinin bir sonucu olarak küresel sıcaklıklardaki artış, daha sık ve yoğun sıcak hava dalgalarına yol açarak iş yerinde ısıya maruz kalmayı şiddetlendirmektedir (Xiang ve ark., 2014). Değişen iklimin kimyasallar ve ekosistemler arasındaki etkileşimleri de etkilemesi, kimyasalların türler ve ekolojik topluluklar üzerindeki akıbetini ve etkilerini etkilemesi beklenmektedir (Moe vd., 2022). Ayrıca, iklim değişikliği nedeniyle atmosfer sıcaklığındaki artış, açık havada çalışanlar için toksik kimyasallara maruz kalma riskini artırmaktadır (Abokhashabah vd., 2021).

Sonuç olarak,

Sonuç olarak, işverenlerin ve endüstrilerin, iklim değişikliği ve doğal afetler gibi dışsal faktörlerin iş yerindeki riskleri nasıl etkileyebileceğini anlamaları ve buna uygun önlemleri alarak çalışanların sağlığını ve güvenliğini korumaları gerekmektedir. Bu, güçlü iş sağlığı ve güvenliği politikalarının benimsenmesi, risklerin belirlenmesi ve yönetilmesi, acil durum planlarının güçlendirilmesi ve çalışanların eğitimi gibi çeşitli önlemleri içeren kapsamlı bir yaklaşımı gerektirir. Bu şekilde, işyerlerindeki riskler minimize edilerek, çalışanların sağlığı ve güvenliği en üst düzeyde korunabilir.

Ayrıca, çeşitli çalışmalardan elde edilen kanıtlar, entegre politikalar, küresel taahhütler, toplum temelli yaklaşımlar ve çevresel değişikliklerin ruh sağlığı üzerindeki etkileri konusunda artan farkındalık yoluyla iklim değişikliğinin toplumun ve çalışanların ruh sağlığı üzerindeki sonuçlarının ele alınmasına yönelik acil ihtiyacın altı çizilmektedir. Toplumlar, iklim değişikliği ve ruh sağlığının kesiştiği noktayı fark ederek ve buna göre hareket ederek, iklim değişikliğinin yarattığı ruh sağlığı sorunlarına daha iyi hazırlanabilir ve bunları hafifletebilir.

28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü,

28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü, iş sağlığı ve güvenliği konularının öneminin vurgulanması ve işyerlerindeki güvenlik kültürünün geliştirilmesi için bir fırsat sunmaktadır. Bu gün, tüm paydaşların iş sağlığı ve güvenliği konusundaki taahhütlerini ve çabalarını artırmaları için bir çağrı niteliği taşımaktadır. Bu şekilde, iş kazaları ve meslek hastalıkları önlenerek, daha sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı sağlanabilir ve çalışanların yaşamları korunabilir. ​

Currency
Türk lirası