World Employment and Social Outlook Trends 2019
ILO’nun 2019 yılı için hazırladığı Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm Trendler raporunu stajyerimiz Zeynep Kılıç sizin için derledi.
DÜNYADA İSTİHDAM VE SOSYAL GÖRÜNÜM
Trendler 2019
Raporda insan merkezli bir gündeme odaklanılmış, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bu konulardaki ve ekonomik alandaki eksiklikleri üzerinde durulmuştur.
Küresel İşgücü Piyasasına Bakış
2018 yılının sonunda dünya nüfusunun 7,6 milyar olduğu tahmin ediliyor. Bunların 5,7 milyarı 15 yaş üzeri çalışma çağındaki kadın ve erkeklerden oluşuyor. Küresel çalışma çağı nüfusu 1990-95 yıllarında %1,9 iken 2013-18 yılları arasında %1,3’e düştü. 2030 yılında bu oranın daha da düşerek %1,1 olması öngörülüyor. 3,3 milyar da çalışan nüfusu oluşturuyor, yani çalışma çağındaki nüfusun %58’i. Çalışma çağında olan ama çalışan nüfus içinde bulunmayan 2,2 milyar kişi de emeklilik, eğitim gibi nedenlerle işgücü piyasasının dışında kalıyor. Çalışan nüfusun 360 milyonu aile işine katkı olarak çalışırken 1,1 milyonu kendi hesabına çalışanlardan oluşuyor. Dünya nüfusunda 172 milyon işsiz var. Bu işsiz nüfusun 2020’de 174 milyona çıkması bekleniyor. Kadınların ya da engeli olan bireylerin istihdam edilme ihtimali normale göre daha düşük. 5 gençten 1’i bir iş sahibi ya da öğrenci değil. Bu kişiler genelde bir kazanım elde etmeyi amaçlamıyorlar ve bu da gelecekte istihdam edilme ihtimallerini azaltıyor.
2016 yılında 5-14 yaş arasında 114 milyon çocuk işçi çalışıyor. Bunların sayıları gittikçe azalsa da 2025 yılındaki dünyada çocuk işçileri bitirme hedefi için çok yavaş bir azalma gerçekleşiyor.
Çalışan nüfusun çoğu maddi refah, ekonomik güvenlik, fırsat eşitliği gibi konularda sorunlar yaşıyor. İşgücü piyasası, iş kalitesiyle ilgili zorluklar, işsizlik ve cinsiyet eşitsizliği evrensel olmasına rağmen, bölgeye ve ülkenin gelişmişlik düzeyine bağlı olarak spesifik karakteristikleri ve öncelik dereceleri farklılık gösteriyor. Düşük gelirli ülkelerde genellikle çalışan yoksulluğu sorunu yaşanmakta. Önümüzdeki birkaç yıl içinde üst-orta ve yüksek gelirli ülkelerde ekonomik büyümenin neredeyse sadece üretkenlikten kaynaklanması bekleniyor. Orta ve düşük gelirli ülkelerin önceliği ise insanları yoksulluktan çıkarmak için kazançlarını arttırmak. Aynı zamanda çalışma koşullarını da iyileştirmeye çalışıyorlar. Ekonomik gelişmelerle birlikte çalışan fakirliği azalsa da sosyal güvenlik sistemlerine erişim, iş güvenliği, toplu pazarlık ve iş standartlarına ve iş haklarına uyma gibi diğer işgücü piyasası kazanımlarını yakalaması çoğu ülke için hala çok zor ve çok çaba gerektiriyor.
İşgücü piyasasındaki gelişmelere rağmen bir işte çalışmak saygın bir yaşamı garantilemiyor. Çalışanlar kendilerinin ve ailelerinin basit bireysel ihtiyaçlarını karşılamayı önemserken genelde karşılaştıkları düşük maaşlı sosyal güvenliği ve hakları olmayan işler oluyor.
İşgücüne Katılım
İş piyasasında çalışma çağında olanların %61 civarı ne gerçek anlamda çalışan ne de iş arayışında. İşgücüne katılım oranları düşük-orta gelirli ülkelerde %56, düşük gelirli ülkelerde %71 olarak farklılık gösteriyor. Bu oranlarda tüm ülke gelir gruplarında 2018-2023 arasında bir düşüş bekleniyor.
İşgücüne katılımdaki cinsiyet farkı yalnızca marjinal olarak kapanmaktadır. Çalışma çağındaki kadınların yarısından daha azı iş gücü piyasasındaki yerini alıyor. 1993-2003 yılları arasında işgücü piyasasına katılım oranındaki düşüşün kadınlarda erkeklerinkinden az olması sebebiyle son yıllarda piyasadaki cinsiyet farkı azaldı. 2018 yılında kadınların işgücü piyasasına katılım oranı %64 ile en çok düşük gelirli ülkelerde gözlemlendi. Düşük gelirli ülkelerde bu oranın böyle yüksek olmasının sebebi ise kadınların geçimlerini sağlaması, aile gelirine katkıda bulunması gibi ekonomik gereklilikler. Yüksek gelirli ülkelerdeki cinsiyet eşitsizliği sorunu çözüme ulaşıyor gibi görünüyor.1993 yılından 2018’e kadınların istihdam oranları %3,5 oranında artış gösterirken erkeklerinki neredeyse eşit düzeyde düşmüş. 2018 yılında istihdam oranındaki bu cinsiyet farkı %15 daralmış ve gelecek yıllarda bunun daha da fazla olması bekleniyor.
Tablo1:Ülkelerin Gelir Dağılımına Göre İşgücüne Katılım Oranları
İşgücü piyasasındaki cinsiyet eşitsizlikleri, toplumsal normlar, toplumsal cinsiyet rolleri ve toplumlardaki sosyo-ekonomik kısıtlamalar da dahil olmak üzere birbiriyle ilişkili birçok faktörden kaynaklanmaktadır.
1993-2018 yılları arasında 15-24 yaş arasındaki genç işgücü 15 puanlık bir düşüşle %42’lere geldi. Bunun sebebinin eğitime katılım oranının artmasıyla bağlantılı olduğu düşünülüyor. 2018 yılında düşük gelirli ülkelerde gençlik işgücüne katılım oranı yüzde 57, orta gelirli ülkelerde ise en düşük değer yüzde 36 olarak gözlendi. Ama değişik ülke gelir gruplarında genç işgücü katılım oranı üzerinde eğitim sınırlı bir etkiye sahip.
İşgücüne katlım oranındaki azalma yeni zorluklar ortaya çıkarıyor. Eğitime katılımın artması, emeklilik için daha iyi fırsatların olması ve daha yüksek yaşam beklentileri işgücüne katılım oranlarını yönlendiren bazı faktörler. Bununla birlikte, işgücü büyümesinde öngörülen eğilimler, işin organizasyonu ve kaynakların dağıtımı ile ilgili yeni zorluklar yaratıyor. İlk olarak yaşlıları yoksulluktan uzak tutmak için mevcut emeklilik sistemleri zorlanacak. İkincisi, artan bağımlılık oranı, bakım sektörü gibi belirli sektörlerde işgücü talebini artırmakta ve yapısal dönüşümü hızlandırıyor. Üçüncü olarak da giderek yaşlanan iş gücü piyasadaki yeniliklerin ve dönüşümlerin hızına ayak uydurulması açısından zorluk yaratıyor.
İstihdam Nüfus Oranı
2018’de çalışma çağındaki nüfusun %58,4 ü çalışanlardan oluşuyor. İstihdam nüfus oranındaki cinsiyet eşitsizliği oranı ise yüzde 26. Erkekler işçi olmaya kadınlardan daha yatkın. Düşük gelirli ülkeler en yüksek istihdam oranına sahip (yaklaşık %68). Alt-orta gelirli ülkelerde ise yüzde 54’ten fazla değil. Bunun sebeplerinden biri bu ülkelerdeki kadınların sadece üçte birinin istihdamda olması. İstihdam nüfus oranının bütün demografik gruplarda ve bütün ülke gelir grupları arasında biraz düşmesi bekleniyor. Bu durum da işgücüne katılım oranının azalmasından kaynaklanıyor.
Kayıt Dışılık ve İstihdamda Durum
Çalışanların yüzde 61’i yasal olarak resmi çalışan değil. Resmi çalışanlardan daha kötü koşullara sahipler. Kayıt dışı çalışan sayısı erkeklerde kadınlardan daha fazla. Bununla beraber düşük ve orta düşük gelirli ülkelerde kadınların kayıt dışı istihdam edilme olasılığı daha yüksek. Üst-orta ve yüksek gelirli ülkelerdeyse bu durum erkekler için böyledir. Kayıt dışılık genelde kendi işinde çalışanlarda daha yaygın. Kayıt dışı çalışanlar genellikle mali yükümlülüklere uymuyor ve ticari sözleşmelerde, finansal kaynaklara ve pazarlara ulaşmada zorluklar yaşıyor.
Ücretli ve maaşlı çalışanların ise yüzde 40’ı kayıt dışı olarak çalışmakta ve bu da onların belirli çalışan haklarından yararlanamamasına neden olmaktadır. Ücretli maaşlı çalışanların nüfusu kayıtlı veya kayıt dışı, en yüksek orana sahip. Kadın ve erkeklerin oranları benzer miktarda. Önümüzdeki 5 yılda öngörülen artış %0,5 oranında. Maaşlı çalışanlar yüksek gelirli ülkelerde daha fazla. Düşük gelirli ülkelerde kadınlar erkeklerden daha az maaşlı işçi olarak çalışıyor. Bu durum yüksek gelirli ülkelerin tam tersi. Maaşlı çalışanların oranının orta gelirli ülkelerde artması bekleniyor. Üst-orta gelire sahip ülkelerdeyse kadınların bu alanda daha fazla çalışması bekleniyor.
Kadınların işveren olarak temsili yetersiz. Kendi işinde çalışan kadınların sayısı artıyor. Düşük gelirli ve orta-düşük gelirli ülkelerde kendi hesabına çalışanların sayısı orta-yüksek gelirli ülkelerden ve yüksek gelirli ülkelerden daha fazla. Bütün gelir düzeylerine sahip ülkeler arasında erkeklerin kendi işinde çalışma oranı kadınlardan daha fazla. Kadınların bu iş grubundaki oranının artışı ise önümüzdeki 5 yıl içinde %1 olarak öngörülüyor.
Kadınların küresel olarak aile çalışanlarına katkıda bulunma oranı erkeklerden üç kat daha fazla. Bu orantısızlığın bir nedeni, birçok ülkede mülkiyet haklarının toprak sahibi olarak erkeklerin lehine olması. Kadınların ise tarımsal faaliyetlerde aile çalışanlarına katkıda bulunması beklenmekte. Gelir düzeyinin artmasıyla bu alanda düşüş eğilimleri görülüyor. 2018’de düşük gelirli ülkelerin payı %30, yüksek gelirli ülkelerle karşılaştırıldığında %1 daha az. Orta gelirli ülkelerde ve kadınlarda düşüşlerin daha fazla olması bekleniyor. 2023’te bu ülkelerdeki işçilerin yüzde 80’inin hala kendi hesabına çalışanlardan ya da aile işine katkıda olanlardan oluşacağı tahmin ediliyor.
Yapısal Dönüşüm ve İş Kalitesi
Tarımın payı bütün gelir düzeyindeki ülkelerde azalıyor. Küresel olarak %44’ten %28’e düştü. Bu duruma en çok orta gelir düzeyine sahip ülkeler neden oluyor. Düşük gelirli ülkelerde çalışanların %63’ü hala tarım alanında çalışıyor. ILO tarım sektöründe iyi iş fırsatlarının teşvik edilmesini aktif olarak destekliyor. Üretim sektörünün payı ise küresel düzeyde azalıyor, yüksek gelirli ülkeler tarafından yönlendiriliyor. İnşaat sektörü, piyasa dışı hizmetler ve en önemlisi piyasa hizmetleri büyümekte olan sektörler olarak gözlemlenebilir. Büyümenin devamı bekleniyor.
Maaşlar iş gücüyle ilişkili bir gelir kaynağıdır. Ama tek değildir. Mesela kendi işinde çalışanlar maaş almazlar. Yaptıkları işlere uygun olarak kazançları olur. Düşük gelirli ya da orta gelirli ülkelerde 700 milyon işçi aşırı yoksullukla yaşıyor. Çalışan 4 insandan 1’i yoksul olarak yaşıyor. 1993’ten beri gerçekleşen büyük gelişmelere rağmen o zamanlarda 3 işçiden 2’si açlık sınırının altında bir yaşam sürdürüyordu. Gelecek yıllardaki gelişmelerle çalışan fakirlerin azalmasıyla 2023’te 55 milyona düşmesi bekleniyor. Bu düşüş yavaşlıyor çünkü üst orta gelirli ülkelerde fakir çalışanların payı daha da düşemez.
Çinin Çalışan Fakirlerin Azalmasında Katkısı: Çalışan fakirliği oranları orta gelirli ülkelerde hızla düşüyor. 2018’den beri çalışan yoksulluğu %5,3’e düştü. Düşük ve orta gelirli ülkelerdeki fakir çalışmadaki genel rakamların ve paylarının düşmesinde 1993’ten itibaren Çin büyük katkı sağladı.
Gelir
Çalışan yoksulluğu düşük gelirli ülkelerde yaygın. 2023’te düşük ya da orta gelirli ülkelerde 3 kişiden 1’i fakirlik içinde yaşayacağı öngörülüyor. 2018’de düşük ya da orta gelirli ülkelerde çalışan kadınların yüzde 10,5’i aşırı fakirlik içinde yaşıyor. Genç çalışanların yoksulluk içinde yaşama ihtimali daha yüksek. Düşük ve orta gelirli ülkelerde 3 genç işçinin 1’inden daha fazlası yoksulluk içinde yaşıyor. Bu oran çalışan yetişkinlerden çok daha fazla. Hane halkı yoksulluğa maruz kaldığı zaman bir gencin eğitimine devam etmek yerine bir iş bulup çalışması konusundaki baskı artma eğilimi gösteriyor.
ILO 2018/19 Küresel Ücret Raporu’nda 2017’de küresel reel ücret (fiyat enflasyonu için düzeltilmiş ücretler) artışının 2008’den bu yana en düşük oranında olduğunu ve 2016’da tahmini yüzde 2,4’ten sadece yüzde 1,8’e düştüğünü tespit etti. Avustralya, Kanada, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 2017 yılında reel ücret artışı da yüzde 1’in altında kaldı. Yüksek gelirli ülkelerde, 2017 ve 2018 için ön verilerde genel trend düşük reel ücret artışı, ancak yakın zamanda yayınlanan veriler nominal ücret artışının bazı ülkelerde toplanabileceğini gösteriyor. Düşük ve orta gelirli ülkelerde ise reel ücret artışı 2015’te %2,5’ten 2016’da %4,2’ye yükselirken 2017’de %3,3’e geriledi. Asya ve Pasifik’teki işçiler, 2006-17 dönemi boyunca tüm bölgeler arasında en yüksek reel ücret artışını yaşadılar. Ancak, bu bölgede bile 2017’de ücret artışı 2016’dan daha düşüktü. 2018/19 Küresel Ücret Raporu hazırlanırken, önemli sayıda ülkeden ilk kez ücret verilerinin toplandığı Afrika’da, reel ücretlerin 2017 yılında yüzde 3,0 oranında azaldığı görülüyor. Bu durum bölgesel ortalama üzerinde önemli etkiye sahip iki ülke olan Mısır ve Nijerya’daki olumsuz ücret eğilimleriyle açıklanabilir. Eğer bu iki ülke örneklemden çıkarılırsa Afrika’daki reel ücretlerin 2017’de orta derecede arttığı tahmin edilebilir.
Uzun vadeli bakıldığında, 1999 ve 2017 yılları arasındaki reel ücretlerin düşük ve orta gelirli ülkelerde neredeyse üç katına çıktığı, yüksek gelirli ülkelerde ise %9 oranında daha düşük bir artış gösterdiği söylenebilir. Bununla birlikte birçok düşük ve orta gelirli ülkede ücretler işçilerin ve ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz ve bu da çalışan yoksulluğuna yol açıyor.
İşsizlik
2018 yılında küresel işsizlik oranının %5 olduğu tahmin edildi. İstikrarlı küresel ekonomik büyümeye işaret eden öngörüler doğrultusunda önümüzdeki 5 yıl içinde küresel işsizlik oranının değişmeden kalması bekleniyor. Ancak, ekonomik, mali ve jeopolitik risklerle ilgili işsizlik oranı tahminleri etrafında önemli bir belirsizlik var. 2020 yılına kadar 2009 yılındakine benzer (%5,6) oranlarla karşılaşılma olasılığı %5’ten fazla. ILO tahminlerine göre, IMF’nin en son ekonomik büyüme tahminleri 2020’ye kadar ek 2 milyon işsiz daha olacağı görüşünde.
Dünyanın büyük çoğunluğunda yoksulluk sebebiyle işsizlik bir seçenek değildir. İyi bir iş olmadığında bile hayatta kalmak için ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesi gereklidir. Bu yüzden işsizlik oranı ortalama %3,3 ile en az düşük gelirli ülkelerde. Onları %4 oranıyla orta gelirli ülkeler takip ediyor. Yüksek gelirli ülkelerde ise işsizlik seviyesi 2018’de %5,3’le son 30 yıldaki en düşük seviyesinde.
Kadınlar için işsizlik oranı erkeklere göre daha yüksektir. İşsizlik oranlarındaki cinsiyet farkı alt-orta gelirli ülkelerde %1,6’yla en fazlayken üst-orta gelirli ülkelerde yoktur. Gençlerin işsiz kalma olasılığıysa yetişkinlerinkinden daha fazladır (%11,8). Düşük gelirli ülkelerde ise bu olasılık daha düşüktür. Önümüzdeki yıllarda işsizlikteki cinsiyet eşitsizliği sorununun ya da genç işsiz oranlarındaki bu durumun düzelmesine dair bir beklenti yok.
Tablo 2: 2017-20 Yılları Arasında Ülkelerin Gelir Düzeyine Göre İşsizlik Oranları
Emeğin Eksik Kullanımı
19.Uluslararası Çalışma İstatistikçileri Konferansı’nın kararı ile iki ek işgücü azlığı önlemi tanımlanmıştır. Birincisi, işçiler istedikleri saatten daha az çalıştıklarında ve belirli bir saat sayısından daha az çalıştıklarında bu zamana bağlı eksik istihdam olur. İkincisi, potansiyel işgücü mevcut işgücünün bir parçası değildir, ancak bazı koşullar değişirse, bu kişilerin sadece işgücü piyasasından marjinal olarak ayrıldığını ima eder. Bununla ilgili gösterge LU3 olarak tanımlanır. LU3, potansiyel işgücünün toplamının ve işsizlerin sayısının işgücünün toplamına ve potansiyel işgücüne oranı olarak hesaplanır.
Küresel potansiyel işgücü 2018’de 140 milyon civarında kişiden oluşuyordu buna karşılık gelen LU3 oranını yüzde 8,6. Kadınlar arasındaki LU3 oranı erkeklerden daha yüksek. Buna karşılık potansiyel işgücünde erkeklerden daha fazla kadın bulunmakta. Gençler arasındaki UL3 oranıysa neredeyse %20. Gençler, küresel potansiyel işgücünün yüzde 35’ini, ancak çalışma çağındaki nüfusun sadece yüzde 20’sini oluşturuyor. Bu gözlemler, kadınların ve gençlerin işgücü piyasasından marjinal ayrılmaya karşı daha fazla risk altında olduklarını açıkça ortaya koyuyor. LU3 oranı üst-orta gelirli ülkelerde %9,4’le en yüksek seviyedeyken alt-orta gelirli ülkelerde %8’le en düşük seviyede. Bununla birlikte, cinsiyet farkı, düşük-orta gelirli ülkelerde en yüksek seviyededir. Burada kadın LU3 oranı (%12,8), erkek oranının iki katından daha yüksektir (%5,7). Gençler arasında, LU3 oranı düşük gelirli ülkelerde diğer ülke gelir gruplarına göre önemli ölçüde daha düşüktür.
İşgücü Piyasası ve Sosyal Huzursuzluk
Bu rapor için yapılan analiz, sosyal adaletsizliğin, yani artan işsizliğin, ILO’nun sosyal huzursuzluk endeksindeki bir artışla ilişkili olduğunu ve bu da vatandaşların işgücü piyasasındaki, ülkelerindeki ekonomik veya politik durumdaki açıkça ifade ettiği hoşnutsuzluğu ölçtüğünü gösteriyor. Son yıllarda küresel işgücü piyasasındaki olumlu gelişmeler sosyal huzursuzluk endeksine yansımakta. 2018 yılında, endeks, dünya bölgelerinin çoğunda 2008-17 dönemi için ortalamanın altındaydı. Geçen yıl endekste bir artış yaşayan Sahra altı Afrika ve Latin Amerika ve Karayipler, önemli bir azalmaya rağmen, 2018’de, son yıllarda alt bölgedeki bazı ülkelerin uğradığı büyük ekonomik krizler nedeniyle uzun vadeli ortalamanın üzerinde kaldı. Güney Asya, Orta ve Batı Asya, Arap devletleri ve kuzey, güney ve Batı Avrupa, 1 ile 3 arasındaki sosyal huzursuzluk endeksinde 2017 ile karşılaştırıldığında artışlar yaşadı.
Bölgelere Göre İstihdam ve Sosyal Trendler
Bu bölüm Afrika, Amerika, Arap Devletleri, Asya, Pasifik, Orta Asya ve Avrupa olmak üzere 5 dünya bölgesindeki sosyal ve işgücü piyasasında meydana gelen gelişmeleri ortaya koymakta.
Afrika
Afrika’da yaklaşık 1,3 milyar insan yaşıyor. Bunların 764 milyonu çalışma çağındaki grubu oluşturuyor. Çalışma çağındaki nüfusun %63’ü işgücü piyasasına katılıyor. Bu oran Kuzey Afrika’da %46, Sahra-altı Afrika’da %68 arasında değişiyor. Çalışma çağındaki nüfusun sadece yüzde 4,3’ü işsiz konumunda ki bu oran çalışan nüfusla karşılaştırıldığında çok küçük bir kısmı kapsıyor. Ancak bu durum Afrika’da iyi işleyen bir işgücü piyasası olduğunu göstermiyor çünkü işsizlik Afrika’da yaşayan insanlar için bir seçenek olmaktan ziyade hayatta kalmak için zorunluluk. Afrika’da çalışan nüfusun çoğu düşük ücretli, sosyal güvenliği ve hakları bulunmayan kötü işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Kendi hesabına çalışanlar ve aile işine katkıda çalışanlar çalışan nüfusun %68’i civarında. Maaşlı çalışanlar ise azınlık konumunda. Kayıt dışı çalışanlar ise Afrika’daki çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 86’sı kadar.
Afrika’daki yıllık ekonomik büyümenin ise 2018’de yüzde 3,4’e, 2019 ve 2020’de yüzde 3,9’a çıkması bekleniyor. Mevcut büyüme modeli düşük-üretkenlik sektörüne, emtia (ticarete konu olan tüm mallar ve ürünler) ihracatına ve kamu harcamalarına, ekonomik kalkınmanın benzer bir aşamasında olan dünyanın diğer bölgelerine kıyasla düşük seviyelerde kalan özel yatırımlara güvenmeye devam ediyor. Bu faktörlerin hepsi işgücü verimliliğinin büyümesine zararlı. İşgücü verimliliğinin büyümesi oranları Sahra-altı Afrika’da %0,6’dan Kuzey Afrika’da %2,5 arasında değişiklik gösteriyor. Ancak son değerler bile 2018 yılında dünyanın geri kalanında yüzde 3,1 olan değerin gerisinde kalıyor.
Çalışan yoksulluğu ise hala yaygın. 2018’de 3 çalışandan 1’i yoksulluk içinde yaşıyor. Bu sayının 2020 yılında 5 milyon daha artması bekleniyor. İstihdam edilen kişilerin sayısının 2018–20 döneminde yıllık yüzde 2,9 oranında artması beklenirken, aynı dönemde yıllık işgücü artışının yüzde 3 olması bekleniyor. Sonuç olarak, işsizlerin havuzu 2020 yılına kadar 2 milyona yakın büyüyecek; öte yandan bölgesel işsizlik oranının değişmeden kalması ve yüzde 6,8 civarında kalması bekleniyor.
Amerika
Kuzey Amerika: Kuzey Amerika’daki ekonomik faaliyetin 2018’de yüzde 2,8 oranında büyüdüğü tahmin edilmektedir. Ekonomik faaliyetin yanı sıra, istihdam artışının önümüzdeki birkaç yıl içinde de düşmesi bekleniyor. 2018’de %0,8 oranında bir büyümeye ulaşıldıktan sonra istihdam seviyelerinin 2019’da yüzde 0,4 genişlemesi ve 2020’ye kadar değişmemesi bekleniyor. Sonuç olarak, alt bölgesel işsizlik oranının 2019’daki en düşük noktasına 4,1 oranında ulaşması ve 2020 yılına kadar hafifçe yükselmeye başlaması bekleniyor. Kanada’da 2019 yılında işsizlik oranının artması beklenirken, ABD’de 2020 yılına kadar sabit kalması öngörülüyor.
Birleşik Devletlerde potansiyel işgücünde 1,5 milyondan fazla insan var. 2012’den beri Birleşik Devletlerdeki potansiyel işgücü hafifçe azalsa da 2019’da, özellikle potansiyel işgücünün %53’ünü oluşturan kadınlarda, tekrar büyümeye başlaması gerekiyor. Gençler arasında işgücü piyasasına katılım oranını eğitim düzeyinin de etkilediği görülüyor. İleri düzey eğitim alan gençler daha basit düzeyde eğitim seviyesine sahip olanlardan daha çok işgücüne katılıyor.
Latin Amerika ve Karayipler: Buradaki ekonomik büyümenin 2019’da %2, 2020’de %2,6’ya ulaşması bekleniyor. Ekonomik büyümedeki bu güçlü ilerlemenin de istihdam yaratma açısından olumlu etkilere yol açması bekleniyor. Buna göre istihdamda olan nüfus artışının 2020 yılında %1,4 olması öngörülüyor.
Gelişmekte olan sektörlerdeki ücretli çalışanların arasında kayıt dışılığın yaygın olduğu görülüyor. Bu işçiler bu bölgede kayıt dışı istihdamın %45’ini oluşturuyor. Kayıt dışı işçilerin toplamı ise çalışan nüfusun yüzde 53’ünden fazla.
Arap Devletleri
Arap Devletlerindeki ekonomik büyüme 2018’de yüzde 2,3’e ulaştı ve 2019’da bu oranın 3,5 olması öngörülüyor. 2020’de ise 2,7 oranında yavaşlaması bekleniyor. Bu ekonomik büyümenin işgücü piyasasında önemli gelişmelere yol açması beklenmiyor. İstihdam artışının 2018’de 2,4’e gerileyeceği tahmin ediliyor. Bölgesel işsizlik oranının ise 2018-20 yılları arasında 7,3 oranında sabit kalması bekleniyor. Aynı zamanda Arap Devletlerinde çalışan göçmenler yerli çalışanlardan daha fazla.
Kadınlarda istihdam oranı erkeklerinkinden çok daha düşüktür. Bu, işsizlik oranındaki cinsiyet eşitsizliği farkının 2020 ye kadar daha da artması bekleniyor. Gençlerdeki işsizlik oranı da yetişkinlerden daha fazla.
Asya ve Pasifik
Buradaki ekonomik büyümenin 2019’da hafifçe düşmesi ve 2020’de toparlanarak tekrar devam etmesi bekleniyor. Öte yandan, Güney Asya ve Güney Doğu Asya ve Pasifik’teki istihdam artışının, 2019–20 döneminde yıllık ortalama yüzde 1,5 ve yüzde 1,2’ye ulaşan tarihsel ortalamalara yakın kalacağı tahmin ediliyor. İşsizlik oranının ise 2019’da küresel ortalamanın altında yüzde 3,6’da olacağı ve 2020’de de böyle kalacağı öngörülüyor. Bu bölgedeki yapısal dönüşüm ise tarımdan diğer iş sektörlerine doğru geçişle gerçekleşti. 2000’den bu yana tarımın istihdamdaki oranı yüzde 20 azaldı. Kayıt dışı çalışan oranı bu bölgede de çok fazla. Ve yine maaşlı çalışan olmak iyi iş şartlarını garanti etmiyor. Aynı zamanda bu bölgelerde yaşayan insanlar çok uzun çalışma saatlerine sahipler (haftada 48 saatten fazla). Çalışanların yüzde 22’den daha fazlası çalışan yoksulluğu yaşıyor.
Orta Asya ve Avrupa
Kuzey, Güney ve Batı Avrupa’da ekonomik büyüme ve istihdam oranında bir yavaşlama görülse de 2020’de işsiz nüfusta 1,1 milyon civarında bir azalma bekleniyor. Doğu Avrupa’da 2018’de 2,7 olacağı tahmin edilen ekonomik büyümenin 2020 yılında yavaşlayarak 2,3’e düşmesi bekleniyor. Orta ve Batı Asya’da da büyüme sonuçlarının yavaşlayarak 2019’da 1,8 olması öngörülüyor. Bu yavaşlamanın sonucu olarak istihdam artışının önümüzdeki birkaç yıl boyunca yavaşlaması bekleniyor. Özellikle 2019’da yarı yarıya düşeceği öngörülüyor. Alt bölge işsizlik oranı, 2019’da yüzde 8,7’ye ve 2020 yılına kadar yüzde 9’a yaklaşacak şekilde ertesi yıl artmaya devam edecek. Bu eğilim, esas olarak, Türkiye’deki işgücü piyasası koşullarının kötüleştiğini yansıtıyor. İşsizlik oranının 2018’de yüzde 10,9 olan tahminin üzerinde yüzde 12 civarında seyretmesi bekleniyor. Kayıt dışı istihdam toplam istihdamın %30’unu oluşturuyor. Kayıt dışı istihdam bu bölgede erkeklerde kadınlardan daha fazla. Çalışan nüfusun yüzde 12,5’ten fazlası Orta ve Batı Asya’da çalışan fakirliği sorunuyla karşı karşıya.
Etiket:employment in the world, ILO, unemployment, employment, trends, world